

İnsanların içini titreten bir müzik gibi esiyordu rüzğar. Saçlarım
alabildiğine dalgalanıyor, alabora oluyordu. Arasıra rüzgarın kaldırıp yüzüme
doğru fırlattığı yaprak ve toz kümesi yüzünden gözlerimi kapatıyor, açıyor ve
sonradan yeniden kapatıyordum. İnce çıtkırıldım bir kaç ağaç sallanıyor,
dallardan dökülen sararmış yapraklar kah denize doğru kah parkın ortasına doğru
uçuyordu. Birden ruhumda bir debreşme oldu. İçimde hissettiğim tuaf bir hazın şevki
ile çok sevdiğim bir şarkının sözlerini ve hatta aradaki nağmelerini de
mırıldanmaya başladım.
Nasıl geçti, habersiz o güzelim yıllarım
Bazen gözyaşı oldu, bazen içli bir şarkı
Her anını eksizsiz, dün gibi hatırlarım
Dudaklarımda tuzu, içimde durur aşkın...
Sanki bir
derdim varmışta üzüntüden kahrolmuş gibiydim. Sanki ölürcesine, taparcasına
sevdiğim birisini kaybetmişliğin ezikliğini ve burukluğunu taşıyordum. Yoo.. yoo...
kelimelerle anlatamayacağım galiba.
Şu şair
ruhum kendine keder ve tasa bulmakta nasılda birebirdi.
Ah...
insanın elinde değilki ipler. Bir saniye öncesine dönemeyecek kadar çaresiz ve
bedbahtız.
Ne
yazık!...
"Külkedisi"

